Sayfalar

8 Nisan 2015 Çarşamba

Azra Akın: En büyük pişmanlığım...

Kanal D’nin sevilen dizisi “Poyraz Karayel”e taze kan geldi, Azra Akın ekibe katıldı. Akın dizide, aşkı uğruna her türlü zorluğu ve mücadeleyi göze alan Çiğdem olarak izleyici karşısına çıkacak. Azra Akın, bilinmeyenlerini Hürriyet'ten Büşra Bozok Aytek'e anlattı. İşte o röportaj...

* “Poyraz Karayel”e nasıl dahil oldunuz? Öncelikle bu hikayeyi sizden dinleyelim mi?

- Zaten haberdardım diziden. Çok severek izliyordu.

* Neydi bir seyirci olarak bu kadar ilginizi çekip diziyi takip etmenizi sağlayan?

- Hikaye... Her bölüm farklı. Seyirci olarak her bölümü “Şimdi ne olacak” merakıyla izliyorsunuz.

* Ve şimdi hikayesini merakla takip ettiğiniz o ekibin bir parçasısınız...



- Evet, böyle bir projeye katılmak çok güzel. Teklif geldiğinde görüşmeye koşa koşa gittim diyebilirim.

* İzlerken hiç “Ben de şu ekibe katılsam, şöyle bir rol üstlensem” diye aklınızdan geçmiş miydi?

- Genellikle oturup öyle hayaller kurmam. Bir teklif gelir, o zaman düşünür, değerlendiririm. Akışına bırakmak lazım.
* “Yeni oyuncu” olarak sette nasıl karşılandınız?

- Öyle güzel destek oldular ki, ne kadar teşekkür etsem az. Oturmuş bir ekibe sonradan dahil olmak kolay şey değil. Ama insanlar iyi niyetliyse, ortadan güçlük falan kalmıyor.



* “Nasıl alışacağım oturmuş bir ekibe” gibi bir kaygı hiç mi yaşamadınız?

- Senaryoyu okuyup, karakteri çözüp, “Evet bu işte olmalıyım” dedikten sonra... Yani “evet” dedikten sonra bir an için endişelendim, ama o da çok normal. Neyse ki endişelerim çok kısa sürdü. * Başrol oyuncuları Burçin Terzioğlu, İlker Kaleli ve diğerleriyle aranız nasıl?

- Hepsiyle gayet iyi anlaştık. Burçin’le zaten önceden tanışıyorduk. Emel’le de (Çölgeçen) başka bir dizide çalışmıştık. Set kuaförümüz bile tanıdığım biri çıktı. Ama gerçekten tanımadıklarım da çok iyi davrandı. Kendimi yabancı hissetmemem için çok çabalıyorlar, sağ olsunlar.
* Gelelim üstlendiğiniz role... Kimdir bu Çiğdem?

- Çiğdem bir oyuncu. İşinde disiplinli, iyi eğitim almış bir kadın. Aynı zamanda güzel, naif ve mütevazı. Zülfikar’ın da sevgilisi... Farklı dünyalardan gelmelerine rağmen birbirlerine çok bağlılar. Çünkü Çiğdem, Zülfikar’ın vicdanını ve adaletsizliğe isyanını seviyor.

* Bir oyuncu olarak oyuncuyu oynamak avantadır herhalde... Karakteri oluşturmakta zorlanmamışsınızdır.

- Doğru. Ayrıca Çiğdem’in sahip olduğu değerler ve hayata bakış açısı bana benziyor.
* Zülfikar mafyanın içinde... Ekmeğini karanlık işlerden kazanıyor. Çiğdem onda ne buldu?


- Zülfikar bu kadar karanlık işlere dalmış olmasına rağmen adil ve inançlı... Haksızlığın hep karşısında... İnsanlar net biçimde siyah ve beyaz olarak ayrılamaz diye düşünüyorum.

* Peki Çiğdem’in ailesi nasıl?

- Çiğdem’in babası emekli emniyet müdürü, annesi hakim. Zülfikar’a tam zıt dünya...
* Peki Çiğdem’in babası ile sevdiği adam karşı karşıya gelecek mi?

- Böyle bir karşılaşma ilerleyen bölümlerde olacaktır tabii.

* Ya o karşılaşma sonrası bir tercih yapması gerekirse?

- Babasını çok seven, annesinden de bir o kadar çekinen biri Çiğdem. Sanırım Zülfikar’a duyduğu aşk, babasıyla olan ilişkisi ve işini de etkileyecek. Yani ciddi zorluklar yaşayacak. Bunun sonucunda aşk çıkmaza mı girecek yoksa zorluklara direnip ayakta mı kalacak, göreceğiz.

SEN DÜŞÜNMESEN DE TOPLUM SENİ EVLİLİĞE ZORLUYOR

* Oyunculuk dışında neler yapıyorsunuz?

- Ne yapıp edip sporuma zaman ayırırım. Çünkü spor çocukluğumdan beri hayatımda. Ayrıca kitap okumayı, film izlemeyi seviyorum. Doğa beni çok rahatlatır. Her fırsatta soluğu doğada alırım. Arkadaşlarımla buluşmayı, yemek yemeyi de çok seviyorum. Ve en gizlisi, vakit bulduğumda dans etmeyi çok seviyorum (gülüyor)!
* Evlilik desem? Aklınızdan hiç geçmiyor mu nikah masasına oturmak?

- Geçmez olur mu? Sizin aklınızdan geçmese bile arada bir toplum zorluyor zaten, kaçış yok (gülüyor). Şaka bir yana, ben evliliğe kurumsal bir olgu olarak yaklaşmıyorum. Dolayısıyla, bir gün olursa, yürekle olur. Önemli olan kendini mutlu etmen, başkaları beklesin.

* Çocuk özlemi var mı?

- Çocukları seviyorum, evet. O da vakti gelince olur herhalde. Planlamakla olmuyor.
* Oyunculuk anlamında kendini nasıl besliyorsun?

- Araştırma yaparak... Karakteri yaratırken yönetmenimle, senaristimle konuşurum. Hatta oyuncu arkadaşlarıma da sorarım. Ben biraz ekip insanıyım.

* Londra’da bir oyunculuk okulu kazandınız ama gitmediniz. Bu içinizde yara olarak kalmadı mı?

- Epey büyük bir yara hem de... 2007’de kabul edildim okula ama yoğunluktan gidemedim. Yetkili biri, bu işi iyi bilen biri “Evet doğru yoldasın, yap bunu!” deseydi, her şey farklı olurdu. Hayat işte... Hayatın sizi nereye götürdüğünü, nasıl bir yol çizdiğini bilemezsiniz. Ama en azından o sınavı kazanmak, o okula kabul edilmek bile benim için bir işaret oldu. “Tamam bu yolda devam edeceğim, bu işi seviyorum, beni beğenmeseler bile yılmayacağım” dedim.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder