Çağatay Ulusoy, beyazcamdaki dizilerin ardından beyazperdedeki filmleriyle artık bambaşka bir yerde.
“Hayat nasıl gidiyor?” diye başlıyorum sorguya. Başrolünde oynadığı “Delibal” filminden bahsederek yanıtlıyor:
“Biraz heyecanlıyım şimdi, sinema var. Bu çok sahiplendiğimiz bir proje. Yaklaşık 1.5 sene önce çıktı fikir ortaya. ‘Medcezir’in ilk sezonu bitmeden daha, sinema yapmak istiyordum. Yönetmenimiz Ali Bilgin’e ‘Abi sinema yapalım, derin bir konusu olsun’ dedim. Tamam, konuşalım yapımcıyla (Kerem Çatay) dedi. Gittik konuştuk, kurun ekibi dediler, senaristler ayarlandı, geliştirildi proje...”
Ulusoy’un filmle ilgili sunuşu ise şu: “Yapılmayan bir şey yapmak, fark yaratmak istedik. Elimizden geleni de yaptık.”
“Hayat nasıl gidiyor?” diye başlıyorum sorguya. Başrolünde oynadığı “Delibal” filminden bahsederek yanıtlıyor:
“Biraz heyecanlıyım şimdi, sinema var. Bu çok sahiplendiğimiz bir proje. Yaklaşık 1.5 sene önce çıktı fikir ortaya. ‘Medcezir’in ilk sezonu bitmeden daha, sinema yapmak istiyordum. Yönetmenimiz Ali Bilgin’e ‘Abi sinema yapalım, derin bir konusu olsun’ dedim. Tamam, konuşalım yapımcıyla (Kerem Çatay) dedi. Gittik konuştuk, kurun ekibi dediler, senaristler ayarlandı, geliştirildi proje...”
Ulusoy’un filmle ilgili sunuşu ise şu: “Yapılmayan bir şey yapmak, fark yaratmak istedik. Elimizden geleni de yaptık.”
TEREDDÜTLÜ DEĞİL DE TEMKİNLİYİM DİYELİM
“Elimizden gelen” dediği, lafın gelişi değil. Bu film için beş ay müzisyen Serkan Ayman’dan davul dersi almış. 17 yaşında çalmaya başladığı gitarın yanına davulu da eklemiş böylelikle. Enstrümanı önemli görüyor: “Filmde karakterin bir enstrüman çalmasını istedim. Başta zor geldi nasıl yetiştireceğim diye. Sonra Serkan Ayman’la tanıştık, konuştuk. Kulağın var, kolay olacak, kısa sürede kaparsın dedi. Öyle de oldu. Çok hevesliydim, davul çalmayı çok istemiştim. Bence bir oyuncunun enstrümanla alakası olması lazım. İşe, görsele renk katıyor. Enstrüman üzerinden bile bir konu kurabilirsin filmde. Medcezir’de gitar çalmayı biliyordum, alıyordum elime, yazıyorlardı senaryoda, gitar çalıp şarkı söylüyordum.”
Filmde Ulusoy’un canlandırdığı, “underground” olarak nitelediği karakter, gerçekte onun tam tersiymiş. “Benimle çok alakasız. O kadar hiperaktif bir insan değilim. Daha ağırbaşlıyım ona göre. Düşünmeden yapıyor o her şeyi, ben her adımımı düşünüp atarım” diyor. Ki buna fotoğraf çekiminde tanık da oluyorum. Bir video çekimi yapılıyor, bittikten sonra menajeri, “Birazdan ‘Ya olmadı, tekrar çekelim’ diyecek” diye anlatıyor onun tereddütlü halini. Gerçekten öyle oluyor: “Tekrar çekebilir miyiz?”
“Tereddütlüsün, çok düşünüyorsun” dediğimde başlıyor açıklamaya: “Temkinliyim diyelim ya... Yaptığımız işin güzel olmasını istiyorum. Bazen kendimi yetersiz gördüğüm yerlerde rica ediyorum ‘bir kere daha çekebilir miyiz’ diye. Dizide genelde öyle bir şeye hakkımız var ama orada yoğun tempoda çalıştığın için sürekli bunu yaparsan itici olabiliyor. O yüzden sinema daha iyi hissettiriyor bana, daha kendimden emin oluyorum. Zamanımız var çünkü. Bunda da öyle oldu. Bazı zor sahneler vardı, bir-iki kere daha istedim. Sağ olsun hocamız kırmadı bizi.”
“Elimizden gelen” dediği, lafın gelişi değil. Bu film için beş ay müzisyen Serkan Ayman’dan davul dersi almış. 17 yaşında çalmaya başladığı gitarın yanına davulu da eklemiş böylelikle. Enstrümanı önemli görüyor: “Filmde karakterin bir enstrüman çalmasını istedim. Başta zor geldi nasıl yetiştireceğim diye. Sonra Serkan Ayman’la tanıştık, konuştuk. Kulağın var, kolay olacak, kısa sürede kaparsın dedi. Öyle de oldu. Çok hevesliydim, davul çalmayı çok istemiştim. Bence bir oyuncunun enstrümanla alakası olması lazım. İşe, görsele renk katıyor. Enstrüman üzerinden bile bir konu kurabilirsin filmde. Medcezir’de gitar çalmayı biliyordum, alıyordum elime, yazıyorlardı senaryoda, gitar çalıp şarkı söylüyordum.”
Filmde Ulusoy’un canlandırdığı, “underground” olarak nitelediği karakter, gerçekte onun tam tersiymiş. “Benimle çok alakasız. O kadar hiperaktif bir insan değilim. Daha ağırbaşlıyım ona göre. Düşünmeden yapıyor o her şeyi, ben her adımımı düşünüp atarım” diyor. Ki buna fotoğraf çekiminde tanık da oluyorum. Bir video çekimi yapılıyor, bittikten sonra menajeri, “Birazdan ‘Ya olmadı, tekrar çekelim’ diyecek” diye anlatıyor onun tereddütlü halini. Gerçekten öyle oluyor: “Tekrar çekebilir miyiz?”
“Tereddütlüsün, çok düşünüyorsun” dediğimde başlıyor açıklamaya: “Temkinliyim diyelim ya... Yaptığımız işin güzel olmasını istiyorum. Bazen kendimi yetersiz gördüğüm yerlerde rica ediyorum ‘bir kere daha çekebilir miyiz’ diye. Dizide genelde öyle bir şeye hakkımız var ama orada yoğun tempoda çalıştığın için sürekli bunu yaparsan itici olabiliyor. O yüzden sinema daha iyi hissettiriyor bana, daha kendimden emin oluyorum. Zamanımız var çünkü. Bunda da öyle oldu. Bazı zor sahneler vardı, bir-iki kere daha istedim. Sağ olsun hocamız kırmadı bizi.”
YENİ DİZİ İÇİN ABD’DE SİLAH EĞİTİMİ ALDIM
Önümüzdeki eylül ayında yeni bir diziye başlayacağını, kendi tabiriyle “daha crime” bir iş olacağını, bu nedenle ABD’de silah eğitimi aldığını söyleyebilirim sadece.
Detaylar belliymiş ama deklare edilmemiş henüz.
Önümüzdeki eylül ayında yeni bir diziye başlayacağını, kendi tabiriyle “daha crime” bir iş olacağını, bu nedenle ABD’de silah eğitimi aldığını söyleyebilirim sadece.
Detaylar belliymiş ama deklare edilmemiş henüz.
GERGİN OLMAM ÇOK NORMAL BENCE
2010 Best Model’i kazanması, ardından başlayan dizi kariyeri ve beyazperde, aklıma Kenan İmirzalıoğlu’nu getiriyor. Ulusoy’un da benzer bir yola girip girmediğini soruyorum:
“Feriha dizisiyle başladım. Zamanla kafaya koydum bu mesleği yapmayı. Kendimi geliştirmek için elimden ne geliyorsa yapacağım dedim. ‘Feriha’yla ‘Medcezir’ arasında fark vardı. ‘Medcezir’le de ‘Delibal’ arasında fark var. Yani iyi bir yolda gittiğimi düşünüyorum. Önümüzdeki dizi de ‘Delibal’dan daha farklı olacak. Geliştiğimi hissediyorum.” Bu gelişme heyecan da yaratmış tabii: “Sinemanın daha çekici bir yanı var. Sorumluluğu büyük. O yüzden heyecanlıyım, gerginim. Gelecek yorumları merakla bekliyorum. “Emek veriyoruz ve iyi bir şey çıkmasını istiyoruz. Gergin olmam da çok normal bence.”
2010 Best Model’i kazanması, ardından başlayan dizi kariyeri ve beyazperde, aklıma Kenan İmirzalıoğlu’nu getiriyor. Ulusoy’un da benzer bir yola girip girmediğini soruyorum:
“Feriha dizisiyle başladım. Zamanla kafaya koydum bu mesleği yapmayı. Kendimi geliştirmek için elimden ne geliyorsa yapacağım dedim. ‘Feriha’yla ‘Medcezir’ arasında fark vardı. ‘Medcezir’le de ‘Delibal’ arasında fark var. Yani iyi bir yolda gittiğimi düşünüyorum. Önümüzdeki dizi de ‘Delibal’dan daha farklı olacak. Geliştiğimi hissediyorum.” Bu gelişme heyecan da yaratmış tabii: “Sinemanın daha çekici bir yanı var. Sorumluluğu büyük. O yüzden heyecanlıyım, gerginim. Gelecek yorumları merakla bekliyorum. “Emek veriyoruz ve iyi bir şey çıkmasını istiyoruz. Gergin olmam da çok normal bence.”
"MODEL NE ANLAR OYUNCULUKTAN" DİYORLAR
Lafı eleştirilere getirdiğimde, “Bu filmde ağır eleştiri yapılırsa bana taktı, özellikle yapıyor derim” diye başlıyor anlatmaya: “Şöyle bir şey var; insanlara zaman tanınmıyor. Takip ediyorum, yeni gelen arkadaşlarımıza da aynısı yapılıyor. Yarışmadan çıkıp diziye başlıyorsun, insanlar sana zaman tanımadan eleştirmeye başlıyor. Modeli koymuşlar oraya, model ne anlar oyunculuktan falan filan... Kendini geliştirmene fırsat vermiyorlar. Biraz daha iyi bir şeyler yaptım, yorumlar değişti. Ama hep aynı sistem. Bence bu yanlış. Zaman tanınması lazım.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder