Sayfalar

2 Ocak 2016 Cumartesi

Drew Barrymore’dan hayat dersleri

Çocuk şöhret vakasının en haşmetli örneği, Spielberg’ün tatlı kızı, Charlie’nin biricik meleği Drew Barrymore tekrar otobiyografi yazmaya kalkar; aile, stil ve girişimcilik dersleri vermeye niyetlenirse...
İlk otobiyografisini henüz 15’inde “Alkole 9, esrar içmeye 10, kokaineyse 12 yaşında başladım” tadında cümlelerle yazan bir şöhretten, bugün cesedinin çoktan çürümeye yüz tutmasını ya da sokak kenarında can çekişen pozlar vermesini beklersiniz. Drew Barrymore’dan ilk hayat dersi: Hayat, birden çok yaşam sığdıracak kadar uzun! Henüz 7’sinde, bir Steven Spielberg keşfi olarak, sarı lüleleri ve küçük çığlıklarıyla‘E.T.’nin karşısına geçmiş Barrymore’un başına gelmeyen kalmadı: Uyuşturucuya batması, ‘Scream’ serisinin ilk 15 dakikasında ölmesi, Adam Sandler ile filmler çekmesi...


İyi şeyler olmadı değil: Şarap üreticiliğine soyundu, makyaj ürünleri markası yarattı, ikiçocuk, film yapım şirketi... Şimdi, hayatının paylaşma, kariyerinin ‘otobiyografi yazma’ evresinde. ‘Wallflower’ kitabından altı çizilesi, ders çıkarılası bölümler, Barrymore’un nasıl da devrilip evrildiğinin kanıtı gibi...


1. Çocuğunla gerçekten tanış İki çocuk annesi, Oliver (3) ve Frankie (1.5); bebeğini ilk kez kucağına aldığında hissettikleri her annenin duyması gereken cinsten:“Çocuğunuzun size ilk bakışı, karakteri ve ilişkiniz hakkında çok şey söyler. Frankie’yi ilk elime aldığımda başına buyruk, gözlerini kaçıran, bağımsız olmak isteyen gözlerini gördüm. Oliver ise tam aksineydi. İhtiyaç duyan gözlerle bakıyordu. Farklılığı kabullenmeleri, ilişkinizi ona göre şekillendirmelisiniz.”


2. Aileni bağışla 13’ünde rehabilitasyona tıkılmış, gençliği ‘çocuk şöhret’inikorumakta yetersiz kalan ‘ebeveyen şöhret’ tarafından lime lime edilmiş Barrymore bile bunu söyleyebiliyorsa, aile her şeye rağmen bağışlanabilir: “Onları, kusurlarıyla sevaplarıyla insan olarak tanımayı deneyin.”


3. İdolünden vazgeçme Gençliği her ne kadar Blondie, KISS posterlerinin ışığında geçse de kalbinde idolünün Pippi Longstocking olduğunu hatırlatıyor. Onun gibi gülecek, giyinecek kadar idolüne düşkün biri.


4. Hele tarzından hiç vazgeçme Püsküllü, puantiyeli moda literatürüne ‘bobo-chic’ olarak girmiş stilinden yıllarca ödün vermemiş; şimdi haklı çıkmanın, direnmenin gururunu yaşıyor. Modanın uçuculuğuna değil, stilin kalıcılığına güveniyor, sıranın ona gelmesinin tadını çıkarıyor.
Ali Tufan Koç / Hürriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder