17 Nisan 2017 Pazartesi

Top model değil, rol model olmak istiyorum

Yazılışı Jada Sezer, okunuşu Ceyda Sezer. Türk bir babanın, İspanyol bir annenin kızı olan 27 yaşındaki Jada Sezer’le tanışın. O bizim uluslararası şöhreti olan ilk top modelimiz: 44 beden olan top model, sıfır beden rakiplerini geride bırakarak, İngiliz Vogue’undan kozmetik devi L’Oréal’e pek çok markanın tercihi. Skype aracılığıyla konuştuğumuz manken, başarısının sırrını anlattı.
İngiltere’de yere göğe sığdırılamıyorsunuz. Guardian’dan Vogue’a tüm basın peşinizde... Sonunda bir Türk top modelimiz olduğu için ne kadar gurur duysak az...
-Teşekkür ederim. Babam her zaman Hürriyet okurdu, o yüzden benim için bu röportajın ayrı bir yeri var...
Madem babanızdan konuşmaya başladık, ailenizle devam edelim...
-Babam Akın Sezer Türk, annem Geina İspanyol asıllı İngiliz. Ben Londra’da doğdum. Babam okumak için Londra’ya gelmiş, sonra annemle tanışmış. Âşık olmuş evlenmişler. Hayatlarını burada kurmuşlar. Babamı kaybedeli üç yıl oldu, ölene kadar çok mutlu bir ailemiz vardı. Annem, babam, iki ablam ve erkek kardeşimle...

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
-Gayet normal. Maddi anlamda hiçbir sıkıntı yaşamadık. Babamın bir Türk restoranı vardı. Ben orta okuldayken kapattı, emekli oldu. Felsefeye çok meraklıydı, hayatta en önem verdiği şey eğitimdi. Haliyle çocukluğum ve gençliğim bolca ders çalışarak geçti. Bize her zaman “Eğitimin senin kolunda bir altın bilezik, benim hediyem” derdi. Farklı hobilerim olması konusunda da çok hassastı. O istedi diye keman çalmayı öğrendim, yüzme takımına girdim, madalyalar kazandım. Birçok sanatsal projede yer aldım...

Peki bu ‘örnek öğrenci’ tiplemesinden modelliğe geçiş nasıl oldu? İçten içe model olmak mı istiyordunuz?
-Hayır. Çocuk psikolojisi üzerine master’ımı yaparken başladı her şey... Çevremdeki kadınların basın tarafından dayatılan güzellik anlayışı yüzünden çok mutsuz olduğunu fark ettim. Bu yüzden sosyal medya üzerinden fotoğraflarımı paylaşmaya başladım. İnanılmaz ilgi gördüm, prestijli bir mankenlik ajansı olan Models1 benimle iletişime geçti, gerisi de çorap söküğü gibi geldi. Mağaza zinciri Asos’un için modellik yaptım, L’Oréal’in yüzlerinden biri seçildim, Vogue için çekimler yaptım.
Kaç bedensiniz?
-44.

Bizde bir deyiş vardır: “Bir dirhem et bin ayıbı örter.” Katılıyor musunuz?
- Doğru bir yaklaşım. Her kadının farklı beden tipi var. Neden sadece bir beden tipi güzel de diğerleri değil? Kim çıkarmış bunu? Benim gibi kıvrımlı modeller sayesinde ‘sadece zayıf kadın güzeldir’ algısı kırılıyor. Eskiden de kilolu kadınlar vardı. Ama hiç modellik yaptıklarını gördünüz mü? Hayır; çünkü utanıyorlardı kendilerinden. Bir kadını kilosu yüzünden utanç yükünün altında ezmek çok saçma bir şey bence. Ben kıvrımlarımla önyargıları yıkıyorum.
Peki siz hep böyle özgüvenli miydiniz görünüşünüzle ilgili?
-Açıkçası değildim. Ergenlik çağındaçok zorlandım. Kendimi özdeşleştireceğim biri olmadığı için kıvrımlarım konusunda kafam karışıktı. Kıvrımlı olmanın kabul gördüğünü bilmiyordum.

Okul döneminiz nasıl geçti, kilolu olduğunuz için hiç alaya maruz kaldınız mı?
-Yoo, iyi bir arkadaş çevrem vardı. Zaten babam okul konusunda çok sıkı olduğu için bütün zamanım ders çalışarak ya da müzik odasında keman çalarak geçiyordu. Babam evimize magazin dergisi filan sokmazdı, annem de son derece sade bir kadındı. Makyaj yapmazdı, modayla alakası yoktu. Haliyle benim de moda bilincim gelişmemişti. Belki de kendimi bastırdığım için... İçten içe zayıf bir kızın benden daha güzel olduğunu düşündüğüm için...
Kilolu olmak, sağlıksızlıkla bir tutulduğu için çok revaçta değil sanırım?
-Son derece sağlıklı yaşıyorum tam da tersine. Vejetaryen beslenmeye başladım. Yani çok sıkı değil ama yavaş yavaş alışıyorum gibi... Sabah kalktığımda ilk işim kendime sağlıklı bir smoothie hazırlamak olur. Çekimlere de götürürüm. Her gün yoga yapıyorum. Gayet sağlıklıyım yani...

Türkiye ile ilgili anılarınız var mı, gelip gidiyor muydunuz?
-Tabii ki. Babam İstanbullu ama İzmir’de de çok zaman geçirdim. Dört sene öncesine kadar her yazı Kuşadası’ndaki yazlığımızda geçirirdik. En yakın zamanda İstanbul’a geleceğim ve kültürü tanıtmak için bir çekim yapacağız orada.
Türkçe konuşabiliyor musunuz?
-Biraz.
Türk yemekleriyle aranız nasıl peki?
-Bayılırım. Babam evden baklavayı eksik etmezdi. Annem de sabahları bize börek yapardı. Dolma da yaparız, balık mezeleriyle de aram iyi. Zeytinyağlılar da müthiş. Konuyu kapatabilir miyiz? Resmen acıktırıyorsun beni!

Kariyere dönelim... Sırada neler var?
-Sırada oyunculuk var. Fark ettiyseniz kilolu kadınlara filmlerde biçilen rol hep ‘komik kadın’. Ne kadar saçma bir durum! Kıvrımlı kadın seksi bir aksiyon yıldızı olamaz mı? Benim örnek aldığım isim Angelina Jolie mesela, küçüklüğüm onu izlemekle geçti. Ben de onun gibi olmak istiyorum. İleride Los Angeles’a taşınıp, oyunculuk alanında şansımı deneyeceğim. Modelliğe devam edeceğim tabii. Gerçi hep söylerim: Top model değil, rol model olmak istiyorum. Küçükken benim rol modelim yoktu... Benim böyle bir şansım var; sesimi duyurabileceğim bir platform oluştu. Bunun ne büyük bir lütuf olduğunun bilincindeyim ve bana verilen bu şansı iyi kullanacağım.

İç çamaşırlarıyla çok seksi çekimleriniz var. Çıplak poz verme konusunda ne düşünüyorsunuz? Playboy için çekim yapar mısınız mesela?
-Tabii asla asla dememek lazım. Hayat ne getirir belli olmaz. Ama Playboy’a soyunmam. Soyunacaksam kaliteli, sanatsal bir iş olmalı. Mesela Pirelli Takvimi’ne çıkacaksam, Mario Testino çekecekse... Ama onu bile çok düşünürüm.
Şu an en çok konuşulan büyük beden modelsiniz. Erkek arkadaşınız bu aşırı ilgi karşısında ne düşünüyor?
-Erkek arkadaşım yok. Kariyerim çok zamanımı alıyor. Daha sistemi oturtamadım. Umarım kısa zamanda karşıma düzgün biri çıkar da...
Mesela yakışıklı bir Türk genci...
-Neden olmasın? İsterim sevgilim Türk olsun... Ablalarım evlendi, yeğenlerim oldu. Ben de isterim bir gün...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bunlarda İlginizi Çekebilir