26 Ocak 2015 Pazartesi

Emre Kınay: Erdoğan'dan korkuyoruz

Sanatçıların son dönemde Cumhurbaşkanı ' Tayyip Erdoğan korkusu' nedeniyle konuşamadığını savunan, ancak daha sonra bu sözlerine 'açıklık getirme' ihtiyacı hisseden oyuncu Tamer Karadağlı'nın ardından, Duru Tiyatro'nun kurucusu, tiyatrocu Emre Kınay da, "Sayın Cumhurbaşkanımızdan korkumuzdan fikrimizi beyan edemiyoruz, korkuyoruz" dedi. 


İşte Emre Kınay'ın Millet gazetesine yaptığı açıklamalar:

Türkiye'de sanat ne durumda?

Türkiye'de sanat baskı altında. Bu kadar bir sessizlik, "Biz karışmıyoruz birşey yapmıyoruz" diyerek baskı altında olunan bir dönem daha yaşanmadı. Buna 1980 dönemi de dahildir.

Ayten Gökçer 'Baskı hissetmiyorum' diyor. Siz nasıl hissediyorsunuz?

Vallahi bir tek Ayten Gökçer hissetmiyor. Bunun sebebi de 15 yıldır televizyon ve tiyatroda bir şey yapmaması. Mesela Yavuz Bingöl özgür mü? Yavuz'un beni arayıp neler söylediğini hatırlıyorum. Bir ülkede oto sansür gelişmişse orada demokrasiden bahsedemeyiz. Madem Yavuz Bingöl özgür, o zaman çıkıp neden şimdi Ermeni türküleri söylemiyor. Anadolu'da 19 aksanın bir arada olduğu bir konser yapsın. Yapamaz çünkü baskı altında.

Peki bu durum nasıl son bulur?

Türkiye'de artık 'kraldan çok kralcılık' sisteminin sona ermesi gerek. Benim bu açıklamalarımdan sonra insanlar şimdi belki bana sahnelerini kiraya vermeyecekler. İnsanlar Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a yaranmak için hamlelerde bulunuyor. Erdoğan'nın en büyük düşmanı etrafındakiler. Onun arkadaşları dostları ve yönlendiren akıl verenleri.

Türkiye gündemini nasıl değerlendiyorsunuz?

Çok balon geliyor bana. Ne Ortadoğu ne de Kürt meselesinde politikaları samimi buluyorum. Yıllarca Filistin'de çocuklar öldüğü zaman neredeydiniz? Irak'ta 2000'li yıllarda binlerce çocuk ölürken neredeydi vicdanınız? Çocuk bilmez ki hangi devlete, hangi dine ait oldugunu, yazık! İsrail'e ambargo koyduğumuzu söylerken, hala tarım tohumlarını onlardan alıyorsanız ortada bir sıkıntı var demektir.

Ne yapılması gerekiyor peki?

Sayın Cumhurbaşkanımızdan korkumuzdan fikrimizi beyan edemiyoruz, korkuyoruz. Halk bile bu korku silsilesi için hikayeler uyduruyor. Yaşlı bir amca kahvede Cumhurbaşkanı konvoyuna elle işaret yaptığı için bir adamın apar topar götürüldüğünü anlatıyor. Herkes evinden alınmaktan korkuyor. Tıpkı 1938-1940'lardaki Hitler Almanya'sındaki gibi...

Hiç mi iyi bir şey yapmıyorlar peki?

Yapıyorlar elbette, yollar yaptılar metrolar yaptılar. Araç trafiğini bitirdiler. Metro hatları yaptılar. İzmir'e gidiyorsun kaymak gibi yollar. Ama bunlar her iktidarın görevi, halka bir jesti değil. Bunlar benim vergilerimle yapılıyor.

Cumhurbaşkanlığı ya da başbakanlık resepsiyonuna hiç davet edildiniz mi?

Bir kere, Abdullah Gül'ün döneminde edilmiştim. Sonra pişman oldu sanırım edenler, geri aldılar daveti. Çok heyecanlanmıştım. Fakat sonra düşündüm Köşk'ün sevmediği biri olmak benim için bir gurur vesilesidir. Özal, Demirel ve Ecevit zamanında da çağırılmadığım için sorun yok yani. Ben kimsenin tarafı degilim hatta CHP'nin bence parti formatlarını yeninden gözden geçirip düzenlemesi gerekiyor. Kötü durumdalar çünkü. Seçim var önümüzde çok açık söyüyorum oy vereceğim kimse yok!

Hiç bir dönem resepsiyonlara çağrılmadığınıza göre, kendinize sordunuz mu 'Neden beni davet etmiyorlar' diye?

Ben ve birçok tiyatrocu arkadaşım Cumhurbaşkanı ve hükümetin gözünde son derece kıymetsiz ve değersiz olduğumuzu düşünüyoruz. Benim için Cumhurbaşkanlığı makamı önemlidir, saygıda kusur etmedim, etmem de. Ayrıcalık istemiyorum ama değersiz olduğumu biliyorum. Bu da insana kendisini kötü hissettiriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bunlarda İlginizi Çekebilir