İşte Songül Öden'in o yazısı
Bugünkü yazının başlığında “Sevgili Dostum” yazmışsın, fakat dostluk; eleştirilerini ve fikirlerini onunla doğrudan paylaştığın zaman manalı ve samimi olur. Sen, kamuoyuna önyargılı, dayatmacı, hedef gösteren ve ithamlarla dolu bir mektup yazıp, savaş tamtamlarını çalarak ismimi kullanıp yargılamışsın sadece. Buna manipülasyon amaçlı algı yönetimi denir sevgili dostum! Bu hamaset dolu üslubu da politikacılar kullanır genellikle..
Benim senin gibi birilerini yargılayacak, insanları sloganlaştırılmış popülist bir dil ile etkilemeye çalışacak bir köşem yok.
Bugüne kadar yaptıklarımı tamamen kendi gücüm, emeğim ve sorumluluk bilincim ile yaptım, bunun dışında bir yöntem de bilmiyorum. Bunu en iyi sen bilirsin.
Popüler olmak, benim işimin bir parçası. Ancak merak etme, vicdanım yerli yerinde duruyor. Durduğum yerde..
Ben senin kumdan kalen değilim, biraz itidal sevgili dostum, biraz itidal! Hem dostum diyeceksin, hem de düşüncelerini söylemek için en azından önce telefon açmak yerine üstelik bir bayram sabahı “dost” başlığıyla kamuoyuna açık bir mektup yazacaksın..
Oysa daha bir ay önce bana telefon açıp Karşıyaka Belediyesi’nin Atilla İlhan Projesi yapmak istediğini ve Kerem ile bu konuyu konuşmak istediğini söylemiştin. “Durum acele” diye de eklemiştin. Ben de sana Çolpan ablayı yeni kaybettiğimiz için bu konularla ilgili zamana ihtiyacımız olduğunu söylemiştim. Sen de tamam demiştin, “acele” notunu yineleyerek.
Ne bu acele sevgili dostum! Ben senin son dakika haberin değilim!
Mesele zaten ziyadesiyle kutuplaşmış olan yaşamımızı daha da sert hatlarla belirginleştirmek mi? Ya da onun yerine Türk sinemasının 100. Yılında 51. Yılını kutlayan Antalya Film Festivali’nde durumu tekrar değerlendirmeye davet etmek mi? İzlemediğim, bilgi sahibi olmadığım ve üzerine jüri olarak müsbet ya da menfi bir irade kullanma yetkimin olmadığı belgesel film kategorisine aday bir film ile ilgili gelişmeleri, olayların başladığı ilk andan bu yana büyük bir hassasiyetle takip ederek bu konudaki net tavrımı festival yönetimine bildirdim.
Tabii ki sanatta her türlü sansüre karşıyım.. Yaklaşık 30 gündür Seren Yüce’nin yeni filminin setinde olduğum için festival yönetimi, ulusal sinema jürisi arkadaşlarım ve bazı bağımsız sinemacı arkadaşlarım ile sürekli telefonla iletişim halindeyim. Festival yönetimi, belgesel jürisi ve sektör yetkilileri ile Cuma günü yaptıkları toplantının sonuçlarını Pazar gününe kadar beklememizi rica ettiği için sağduyumu kullanarak bir açıklama yapmadım. Ta ki senin provokatif, “dostane” (!!!!) saldırı mektubunu okuyana kadar.
Jüriyi pozitif bir düzenlemeye davet etmek aksi halde bunun bir parçası olmayacağımı beyan etmek işini, merak etme sevgili dostum, olayın ilk gününde yaptım.
Sadece son derece kıymetli insanlardan oluşan komite başkanları, değerli filmlerin yönetmenleri ve pozitif algı ile çözüme ulaşabileceğine olan inancım ile itidalli olmaya çalıştım. Ve bizden rica edilen süreye kadar susma hakkımı kullandım. Tekrar belirtmek isterim ki sanat ve sansür aynı harf ile başlamasının dışında yan yana gelemeyecek kelimelerdir. Yani sevgilim dostum (!!) senin dışında da bu ülkeyi, sinemasını, insanlarını, acılı analarını seven, onlar için mücadele eden insanlar var. Bu yazıya anlam veremeyen, neden kaleme aldığın ile ilgili şüpheleri olan ve içeriğini samimi bulmayan en az senin kadar cesur dostlarıma ikimizin de çok sevdiği bir Atilla İlhan dizesiyle cevap veriyorum sevgili dostum:
“BENCE MALUMDUR!”
Songül Öden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder