30’lu yaşların kendisini daha güzel hissettirdiğini söylüyor Bergüzar Korel... Mutlu bir hayat yaşadığı ışıldayan gözlerinden belli oluyor. Evliliğin hayatını kolaylaştırdığını da söylemeden geçemiyor. Korel, yeni sezonda hiçbir projede yer almayacak, sevenlerine kendini özletecek. Çünkü bu yıl yalnızca anne olmak istiyor... Güzel oyuncu, Marie Claire dergisinin sorularını yanıtladı.
* “Karadayı” yeni bitti. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
- Üç yıldır “Karadayı” ve ekipteki arkadaşlarım vardı hayatımda. Genelde diziler bittikten sonra insanlar birbirlerinden kopar, fakat “Karadayı” için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Biz ekip olarak repoları bile birlikte geçiren, eğlenmeyi bilen ve birbirini çok seven bir ekip olduk.
* Çok uyumlu bir ekip olduğunuzu söyleyebiliriz o halde...
- Kesinlikle öyle... “Karadayı”nın bu kadar sevilmesinde reji, yapım, kostüm, dekor ve tüm set ekibinin büyük katkısı var. Bu bir ekip başarısı. Yönetmenimiz son gece bize “Bu kadar farklı karakterli bir ekiple çalışmamıştım” dedi. Birbirinden tamamen farklı ama karakterli insanların bir arada huzurla çalıştığı bir ekipti bizimki. Gerçekten de ekranda nasıl bir sıcaklık görüyorsanız kameranın arkasında da aynı samimiyet vardı. Herkes birbirini çok iyi tanıyordu. Üç yıl içinde mutlu günlerimizde olduğu kadar, büyük kayıplar yaşadığımız günlerde de hep birlikte olduk. Eksikliklerini gerçekten hissedeceğim. Ay Yapım ve Kerem Çatay ile çalışmak da bir ayrıcalıktı. Kendisinin vizyonu, enerjisi ve oyuncularıyla olan iletişimi son derece samimi, fakat setteki hiyerarşi de aynı oranda hiç bozulmuyor. O da ekibi ve işi özel kılıyor.
* Bu durum seyirciye de yansıyordur...
- Bizi hiçbir zaman yalnız bırakmayıp sahiplenen “Karadayı” seyircisine çok teşekkür ediyorum. Final bölümünden sonra beni çok mutlu eden mail’ler aldım. Örneğin, aslında hayattan kopmuş ve hiçbir umudu kalmamış insanların, “Karadayı”nın bir bölümünü izleyip, Mahir ve Feride’nin aşkına şahit olup hayata bağlanmalarını görmek beni çok mutlu etti. Onların sevdasına dâhil olan tüm sözler insanları bir noktada çok etkiledi. “Karadayı”nın konusu itibariyle adalet arayışı da izleyici için özel olmasındaki en önemli nedenlerden biriydi.
* Final bölümüyle seyircinin beklentilerine cevap verildiğini düşünüyor musunuz?
- Evet... Son bölüm fragmanları yayınlandıktan sonra çok fazla baskı altına girdim. Annem bile “Lütfen söyle sonunu” diyordu ama bölüm yayınlanırken bile sonunu söylemedim. (Gülüyor) Senaryonun son 20 sayfası sadece final bloğunda olan oyunculara verildi. Daha ikinci sezon sırasında, senaristlerimizle finali konuşurken hep mutlu son beklediğimizi söylüyorduk Kenan’la. Sonuçta Mahir ve Feride sevdaları ve adalet için çok büyük bir savaş verdi ve biz de burada adaletin ve iyiliğin hâlâ geçerli olduğunu, güçlünün değil haklının kazandığını göstermek istedik.
* Bu kadar yoğun geçen bir dönemden sonra nasıl dinlenmeyi planlıyorsunuz?
- Yazın 1,5-2 ay kadar bir boşluğumuz olsa da bu dönemlerde beni çok cezbeden bir proje yoksa iş almamayı tercih ediyorum. Zaten yıl içinde o kadar çok çalışıyorum ki bunun en büyük etkisini oğlumuz Ali yaşıyor. Üstelik ben normal çalışan bir anneye göre Ali’yle fazla zaman geçirmeme rağmen. Sette bana öyle bir konfor yarattılar ki, Ali sete geldiğinde evdeki düzeni devam ettirebildim. Ama bu yıl sadece anne olmak istiyorum. Uzun bir süre dinlenmek istiyorum...
* Yeni projeler geliyor mu, yoksa önümüzdeki sezon sizi ekranlarda göremeyecek miyiz?
- Elbette ki birtakım projeler geldi, fakat bir süre çalışmak istemediğimi o kadar net bir şekilde söyledim ki herkes yeni sezona dair fikrimi biliyor. Fiziksel yorgunluğumun yanı sıra, beynim de çok yoruldu. Çok güçlü bir ezberim olmasına rağmen artık son zamanlarda ezber yapmakta bile zorlanıyordum. “Karadayı”, çıtası yüksek bir iş oldu. Bundan sonra en doğru kararı verip öyle seyircinin karşısına çıkmak isterim. Doğru proje çok önemli, çünkü seyirci samimiyetsizliği hemen anlıyor. Feride çok samimi bir karakterdi. Çocuktu, âşıktı, despottu ama çok kırılgandı. Dolayısıyla ben Feride’de zaten bir kadın oyuncunun karakterde gösterebileceği her şeyi sergileme şansına eriştim. O anlamda yelpazem çok genişledi diyebilirim.
* Şimdiye kadar iki farklı sinema projesinde yer aldınız. Sizi yine beyazperdede görebilecek miyiz?
- Sinema filmleri genellikle yaz aylarında çekiliyor ve biz çok yoğun bir tempodan çıkmış oluyoruz. Ben zaten hayatım boyunca çalışacağım ama çocuğum bir daha beş yaşında olmayacak. Bu yüzden de beni çok heyecanlandıran bir şey yoksa o projeler geldiğinde ailemle olmayı tercih ediyorum. Genellikle yazları 15 günlük bir tatil programımız olur ve o zaman bana dünyanın en iyi iş teklifi de gelse, büyük konuşmayayım ama gitmem.
OĞLUM SÜREKLİ DAFT PUNK DİNLİYOR
* Oyuncu bir ailede büyümek ve yaşamak nasıl bir duygu? Sizin oyuncu olmanızda ne gibi etkileri oldu?
- Oyuncu bir ailede büyüdüm, fakat normal bir aile gibi yaşıyorduk. Annem ve babam mesleğini kapının dışında bırakıyorlardı. Ben okuldan eve her geldiğimde annem evdeydi, meyvemi o soyardı. Aynı anda sofraya otururduk. Dolayısıyla biz de şu anda Ali’ye aynı düzeni vermeye çalışıyoruz. Tabii birtakım avantajları da olmuyor değil. Mesela annemle babamın geç saatlere kadar çalıştığı dönemlerde kendi kendime yetmeyi öğrendim. Bu da çocuğa bir sorumluluk duygusu aşılıyor. Küçükken annemin evde olmadığı zamanlarda evi temizliyordum, yemek yapabiliyordum.
* Sizce Ali de ileride oyuncu olur mu?
- Ali daha çok müzikle ilgileniyor. Odasında bir pikabı ve plakları var, bu aralar sürekli Daft Punk dinliyor. Kulağı çok iyi. Onu çok da sıkmak istemiyoruz, ne istiyorsa onu dinliyor. Aynı zamanda bateri çalıyor ve müzikle gerçek anlamda bir aşk yaşıyor.
YENİ SEZONDA NÖBETİ HALİT’TEN DEVRALACAĞIM
* Eşiniz de oyuncu. Bu durumun avantajları ve dezavantajları neler?
- Aslında daha çok avantajları var. Birbirimize karşı çok daha fazla anlayışlı oluyoruz. Halit de, ben de çalışma saatleriyle ilgili sıkıntıları biliyoruz, dolayısıyla bu durum empati kurmamızı sağlıyor. Senaryo geldiğinde, hikâyeyi paylaşmak ve karşılıklı fikir almak da büyük avantaj. Mesela bu yıl Halit’in çalışmama gibi bir lüksü oldu ve ben çalıştığım için Ali’yle çok daha fazla zaman geçirdi. Yeni sezonda da o çalışacak, ben evde olacağım ve nöbeti ondan devralacağım. Bu durumun bazen dezavantajları da olmuyor değil. “Muhteşem Yüzyıl”ın son yılında ben de “Karadayı”nın ikinci sezonuna girmiştim ve gerçekten birbirimizi göremiyorduk. Zor oluyordu ama en azından geçici bir dönemdi. Bu noktada birbirimize karşı anlayışlı olduğumuz için şanslı bir çiftiz.
* Evlilik, hayatınızda ne gibi şeylerin değişmesine sebep oldu?
- Evlilik beni çok değiştirmedi. Ben zaten evlenmeden önce de düzenli yaşayan biriydim. Evliliğin tabii ki farklı sorumlulukları var ama ben zaten anneme karşı da, arkadaşlarıma karşı da sorumluluk sahibi biriyim. Dolayısıyla evlilik o anlamda da değiştirmedi beni ama hayatımı daha da kolaylaştırdı diyebilirim. Bazı şeyleri iki kişi yüklenmek, tek başına o yükü almaktan çok daha iyi oluyor.
INSTAGRAM’DA PAYLAŞTIKLARIM BİNLERCE İNSANA GİDİYOR
* Zamansızlıktan yapamadığınız bir hobiniz var mı?
- Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum, insan fotoğraflamaya bayılıyorum ama tabii beni tanıdıkları an ifadeler bir anda değişiyor ve biraz zorlaşıyor. Ben de yakınlarımın portrelerini çekip Instagram’dan paylaşıyorum.
* Evet, Instagram’da paylaşımlarınızı görüyoruz. Hatta daha önce farklı bir isimle hesap açmıştınız...
- Instagram bu kadar popüler değilken ilk önce hesabımı Bergüzar Korel olarak açmıştım fakat sonra yaygınlaşınca ‘patitis’ olarak değiştirdim ismimi. Sonra birden inanılmaz bir mecra hâline geldi Instagram ve tekrar kendi ismime geri döndüm. Aslında milyonlarca takipçim yok ama etkileşimimin olduğunu biliyorum. Paylaştığım bir şeyin binlerce insana gittiğinin farkındayım. O anlamda dikkat etmeye çalışıyorum.
* Özel hayatınızdan çok fazla fotoğraf paylaşmıyorsunuz ama...
- Evet, bu soruyu bana çok fazla soruyorlar. “Neden çocuğunun ya da eşinin fotoğrafını paylaşmıyorsun?” diyorlar. Instagram benim için yaşadığım her anı istisnasız paylaştığım bir alandan çok benim gözümden hayatın nasıl göründüğünü göstermek istediğim bir yer. Özelimde olan bazı şeyleri çok fazla sosyal medya alanında paylaşmayı tercih etmiyorum.
30’UMDAN SONRA DAHA GÜZELLEŞTİM
* 20’li yaşlarla 30’lu yaşlar arasında ne gibi farklar var sizce?
- 20’li yaşlarımla ilgili “Keşke daha çok tadını çıkarsaydım” dediğim oluyor ama 30’umdan sonra daha güzelleşmiş ve çok daha mutlu hissediyorum kendimi. Artık ne istediğimi biliyorum.
BERGÜZAR GELİYOR ELİNİZİ YIKAYIN
* Burcunuzu öğrenebilir miyiz?
- Burcum Başak ama yükselenim Kova olduğu için o taraftan biraz kazanıyorum. O kadar titizim ki bazen bana gelirken temizlik malzemesi getirmeyi düşünen arkadaşlarım oluyor. (Gülüyor) “Bergüzar geliyor; elinizi, yüzünüzü yıkayın. Evi temizlediniz mi?” gibi diyaloglarla benimle dalga geçiyorlar.
MARKET YERİNE PAZARI TERCİH EDİYORUZ
* Sabahları nasıl uyanırsınız?
- Son üç yıldır düzenli sporumu yapıyorum. Sabah kalkar kalkmaz duşumu aldıktan sonra kahve içiyorum. Bu alışkanlığı da Halit’le birlikte edindim. Ondan önce hiç kahve içmezdim. Şu anda karavanımda bile kahve makinesi var. Normalde kahvaltı yapmadan dışarı çıkmam ama çok acelem varsa arabada bir şeyler atıştırırım. Genel anlamda ailece sağlıklı besleniyoruz. Market alışverişi yerine pazar alışverişini tercih ediyoruz. Sete bile evden yemek götürüyorum. Onun dışında sabahları bana çok fazla soru sorulmasını sevmem. Uyanmak için biraz zamana ihtiyacım olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder