Dünyanın en seksi kadınlarından Irina Shayk bir Türk markasının yüzü oldu. Çekimler için geçen hafta İstanbul’a gelen Shayk hakkında her şeyi fotoğrafçı Koray Birand’dan dinledik.
ÇEKİMDEN NOTLAR
- Irina Shayk, THY’nin tarifeli seferi ile New York’tan İstanbul’a geldi.
- Son zamanların gözde mekânı Soho House’ta iki gece kaldı.
- Geldiği gece otel odasında dinlenmeyi tercih etti.
- Ertesi gün çekim için stüdyoya geldiğinde ayağında babet, jean pantolonu ve tişörtüyle çok doğal görünüyordu.
- Saç ve makyaj işlemleri yaklaşık iki saat sürdü. Irina’nın doğal güzelliğinin önüne geçmeyecek şekilde sade bir makyaj tercih edildi.
- Sette herhangi bir özel tercihi/isteği olmadı. Kendi deyişiyle bu konuda ‘çok kolay’dı.
- Salata ve sebze ağırlıklı bir öğle yemeği yedi. İstanbul’da yediği sebzelerin gerçekten sebze gibi olduğunu söyledi. Normalde bu lezzette sebze bulamıyormuş.
- Çekim aralarında atıştırma olarak meyve yedi.
- Gün boyunca bir tane sade Türk kahvesi içti. Sert bulduğunu söyledi. Filtre kahve ve çok bol su içti.
- Çekim sırasında sette genellikle Irina’nın çok sevdiği hiphop tarz kendi müzikleri çaldı.
GÖZLERİNE BAKINCA KAYBOLUYORUM
Koray Birand: Irina’yı bundan iki ay önce New York’ta ‘Harper’s Bazaar Çin’ için çektim. Kendisi hakkında önyargılarım vardı. “Fazla seksi, sadece iç çamaşırı mankeni olabilir” falan diyordum. Çekim bittiğinde fena halde yanıldığımı anladım. Fotoğraflar çok iyi oldu. Kendisi de çok beğendi, hatta “Hayatımın en iyi kareleri” dedi. İki ay sonra bir Türk markası için bir araya geldiğimizde uzun yıllardır tanışıyor gibiydik. Irina tanıdığım en kaprissiz top model ve inanılmaz profesyonel. Ekibe saygısı müthiş. Tabii ki çok seksi. Hatta fazla seksi. Vücudunu, kıvrımlarını nasıl kullanacağını çok iyi biliyor. Kıyafetin hakkını veriyor. Derin V giydiyse memelerini düzeltip dikleştiriyor, derin yırtmaç varsa kasığa kadar açıyor. Popsuna kaç kere iğne battı gıkını bile çıkarmadı. Profesyonellik böyle bir şey. Sette en zorlanan isim partneri Sasha oldu. Gözünün içine bile bakamadı çocuk. “Bakınca kayboluyorum, bir uçurumdan aşağı düşüyor gibi oluyorum, gözleri çok derin” diyordu.
(Sibel Arna / hürriyet.com.tr)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder