26 Aralık 2014 Cuma

Angelina Jolie "Karım ya da kocam kelimelerini..."

4 Aralık’ta ünlü Hollywood yıldızı Angelina Jolie’yle bir araya gelen Radikalden Aida Takia O’Reilly, onunla insan hakları konusundaki projelerinden, henüz çok taze olan evliliğine dek pek çok konuta sohbet etti.



Evlendiğinizden beri sizi ilk kez görüyorum. O yüzden tebrik ederim.
Teşekkürler.

Brad ve sizin evlenmeniz için uzun zamandır bekliyorduk ve sonunda oldu. Evlendiğinizden beri sizin için ne değişti? Şimdi artık kendinizi ‘evli bir kadın’ gibi hissediyor musunuz? 
Evet, hissediyorum. Bizim hayatımızda bir eksiklik olduğu için evlenmeyi seçmedik. Böyle bir ihtiyaç duymadık hiçbir zaman. Her şey tastamamdı, ailemizde her şey yolunda gidiyordu. Çocuklarınıza olan bağlılığınızdan ‘boşanmak’ ya da bu bağlantıya arkanızı dönüp gitmeniz gibi bir şey söz konusu değil. Sanırım biz birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu tekrar hatırlamak ve bunu da daha derin bir şekilde yapmak istedik. Beraberce kurduğumuz bu birlikteliği, yanımızda çocuklarımız varken kutlamayı tercih ettik. Evlendiğimden beri kesinlikle farklı hissediyorum. Karım ya da kocam kelimelerini kullandığınız zaman daha farklı bir sıcaklık hissediyorsunuz. Karşınızdaki insana da daha farklı bakmaya başlıyorsunuz.

Bir yardımsever olarak pek çok zorluğa şahit oluyorsunuz. Ben yerinizde olsaydım bunlara dikkat çeken filmler yerine çiçekler böcekler hakkında filmler yapmayı tercih ederdim. Ancak siz bu rotayı seçmediniz. Biraz bundan bahsedebilir misiniz? Bir de bazen her şeyden uzaklaşıp zihninizdeki çiçekli böcekli bir yere kapanma arzusu hissediyor musunuz?

Her şeyden uzaklaşmak mı? Sana şu kadarını söyleyeyim, Unbroken filmini çektiğim sırada çocuklarım yanımda olduğu için çok mutluyum. Çekimler sırasında evde eğitim aldılar. Böylece sete de uğrayabildiler. Ben ise setten kaçıp onlarla takılabiliyor, oyunlar oynayabiliyor, yerleri boyayabiliyordum. Beni asıl rahatlatan şey buydu. Ancak bir filmi yönettiğinizde, hele de aslen bir aktrisseniz, ilginç şeyler yaşayabiliyorsunuz. İçinde rol aldığım filmleri yönetmek istemezdim sanırım. Hayatımın birkaç ayını, o filmlere verebilirdim. Ancak hayatının pek çok yılını bu işleri yaparak geçirdiğin zaman, tüm bunlardan uzaklaşmak istiyorsun. Artık daha fazla büyümüş ve biraz da değişmiş oluyorsun. Tarihle ilgili çalışmalar yapmak ya da insan doğasının farklı yönlerini keşfetmek çok ilginçti. Ayrıca bu filmin gerçekten de pozitif bir mesajı olduğunu düşünüyorum. İnsanı zorlayan bir hikayesi var ama, sonuç olarak oldukça ilham verici bir film bence.

 Şu anda çektiğiniz yeni film de evliliğin zorlukları hakkında, değil mi?Evet, farklı türde bir çatışmayı, yani evliliği anlatıyor. Evliliğin en ilginç bulduğum tarafı şu; birbirimize o kadar çok güveniyoruz ve o kadar iyi bir durumdayız ki, evliliğin daha karanlık olan taraflarını keşfetme imkanımız var. Çünkü çok mutluyuz. 2 sanatçı olarak bu rolleri de canlandırabilmek istedik. Bu yüzden –umarım ki- hikayede bir derinlik de vardır. Ancak film 70’lerde geçiyor ve biraz çılgınca bir dönemi anlatıyor. Ama çok da eğlenceli. (Gülüyor)

Hayatta başardığın şeyler oldukça etkileyici. Kişisel ve profesyonel olarak da sana hayranım. Ancak bu tip başarılar beraberinde pek çok sorumluluğu da getirir. Bu kadar çok sorumlulukla nasıl başa çıkıyorsunuz? İnsanların size yönelik beklentileri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sanırım hiç kimse bana, kendi kendime yaptığımdan daha fazla baskı kuramaz. Ben sorumlulukları açık kollarla karşılıyorum. Bazı günler çok fazla yorulduğumu hissediyorum elbette ama, sevdiğim işi yaptığım için çok şanslı bir insan olduğumu da hissediyorum. Aynı zamanda çocuklarıma sahip olduğum için de çok şanslıyım. Birleşmiş Milletler ve göçmenler adına çalışabilmek de müthiş. Dünyada pek çok kadın, çok zor hayatlar sürdürmek orunda. Ben kesinlikle onlardan biri değilim. Bu yüzden de her günü kucaklamaya, sorumluluklarımı yerine getirmeye ve her fırsatı değerlendirmeye çalışıyorum.

Peki ya insanların sizden beklentileri?

Dediğim gibi, sanırım en büyük zorluğu kendi kendime yaratıyorum. Uzun zamandır bu işin içindeyim. Hakkımda pek çok şey düşünüldü, pek çok şey yazıldı ve pek çok şekilde yargılandım. Bence olabileceğiniz, olmayı umut edebileceğiniz en iyi insan olmaya çalışmalısınız. Çocuklarımın beni gördüğü gibi olmaya çalışmalıyım. Benim yargıcım asıl onlar. Hayatımın nasıl gittiğine dair birer barometre işlevi görüyorlar. Benimle ilgili pek çok beklenti ya da düşünce olabilir. Ama sanırım çocuklarım, benim harika bir anne olmamı bekliyor. Haklılar da, harika bir anne olmam gerekir.

 İnsan düşünmeden edemiyor, bu kadar şeyi nasıl bir arada götürebiliyorsunuz? Tüm aktivitelerin içindesiniz, aynı zamanda yönetmensiniz, sürekli yeni filmler çekiyorsunuz, sonra Maleficent’te de oynadınız. Filmlerin tanıtılmasında görev aldınız. Bir eş ve annesiniz. Tüm bunları bir arada götürüp, bir ‘kadın olmayı’ da nasıl başarıyorsunuz?

Olduğundan daha da etkileyiciymiş gibi anlattınız… Harika bir kocam olduğu ve beni çok fazla desteklediği için çok çok talihli olduğumu düşünüyorum. Sevdiğim bir işi yapıyorum ve kocamla işbölümü yapabiliyoruz. Ancak bu kez ben Unbroken’ı yönetirken, o da Fury filminde oynadı ve işler pek de kolay olmadı. Ancak genellikle dönüşümlü olarak çocuklarla ilgilendik. O çalışırken ben çocuklarlaydım, ben çalışırken de o çocukların yanındaydı. Biz dünyanın bir ucuna giderken çocuklarımızı da yanımıza götürecek kadar finansal gelirimiz de var. Bu sayede örneğin onları Malta’nın orta yerinde eğitebiliyor ya da İngiltere’de okula gitmelerini sağlayabiliyoruz. Bana destek veren müthiş bir ekiple çalışıyorum ve çok da talihliyim. Ancak hiçbir şekilde “olağanüstü” değilim. Sadece program yapma konusuna iyiyim (gülüyor). Hatta iş program yapmaya gelince kafayı yiyorum! Bazen çocuklar ile kendim arasında bölünüyorum ama, bu zaten tüm ebeveynlerin yapmak zorunda olduğu bir şey…

Kendi çocuklarınızın düğününüzde de bulunması nasıl bir duyguydu?
Ah, o kadar şekerdi ki… Olayı en güzel kılan yönü de, çocukların düğün için duydukları heyecandı. Çok fazla havasına girdiler. Knox ve Shiloh oturup yüzük taşıdıkları yastıkları kendileri diktiler. Biz onlara hiç böyle bir şey söylemedik. Onlara sadece yüzükleri taşıyacaklarını söyledik ve bunları yastıkların üzerinde taşımaları gerektiğine dair bir şey söylemedik. Belki de bir filmde ya da çizgi filmde görmüşlerdir. Knox önceleri bir palamutla denemeler yaptı. Sonra bir gün eve gittiler ve oturup küçük yastıklar dikmeye başladılar. Sonra düğünde okuyacağımız yeminlerimizi yazdılar ve her şey inanılmaz komikti. Oldukça fazla eğlendik ve öyle çok da büyük, şaşalı bir düğün olmadı. Her şey çok kişiseldi ve çok da harikaydı.

Çocuklarınızdan hangisi davranışlarıyla size daha çok benziyor?
Bana en çok benzeyen ve benim gibi davrananlar Shiloh ve Maddox aslında. “Doğuran mı, büyüten mi” tartışması açısından da hoş bir durum. Çünkü her biri, bir argümanı destekliyor. (Gülüyor) Sanırım hepimiz biraz birbirimize benziyoruz ve onlar bizden gayet bağımsız yaşıyor. Hepsi de çok ilginç çocuklar. Herkes kendi çocukları için böyle söyler biliyorum ama, bence gerçekten de her biri çok ilginç kişiliklere sahip.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bunlarda İlginizi Çekebilir