5 Aralık 2014 Cuma

Angelina çivi kadar sağlam

Radikal’in Hollywood muhabiri Aida Takia-O'Reilly  New York’ta Brad Pitt’le buluştu. Tribeca Grill’deki buluşmada son filmi Fury’den, Angelina Jolie’yle evlilik kararlarına, eşiyle beraber çektikleri filmden yapımcılık kariyerine kadar pek çok konu masaya yatırıldı.

Evlilik konusunda sizi kutlarım, bunun için uzun zaman beklemiştik.

Evet, biz de öyle (gülüyor).

Peki o zamandan beri hayatınızda neler değişti? Kendinizi ‘evli bir erkek’ gibi hissediyor musunuz?

Doğrusu evet, kendimi gerçekten de evli bir erkek gibi hissediyorum. 6 çocuğumuz var ve evlilik olayını aştığımızı hissediyorduk. Fakat çocuklarımız sorup duruyorlardı ve biz de bunu yapmanın sevimli bir şey olacağını, çocuklarımız ve dostlarımızla yaparsak daha da sevimli hale geleceğini düşündük. Öyle de oldu. Ancak beni asıl şaşırtan, bunun bir törenden daha fazla şey ifade etmesiydi. Evlilik törenimizden sonra birbirimize bağlılığımızın daha da derinleştiğini hissettim.

Siz Fury filmi üzerinde çalışırken, Angelina Jolie bunun çok çarpıcı bir rol olduğunu söylemişti. O da aynı sıralarda Avustralya’da kendi filmini çekiyordu. Ancak ikiniz de birbirinize aşk mektupları yazacak vakit buldunuz.

Normalde aynı zamanlarda çalışmamaya dikkat ederiz. Ancak bu kez programlarımızı ayarlayamadık ve kendimizi aynı anda çalışırken bulduk. Öte yandan ikimizin de savaş konusunda çalışıyor olması nadir bir olaydı. O Pasifik cephesinde çalışıyordu, ben ise Avrupa cephesindeydim. Sürekli birbirimize e posta gönderiyor ve Skype üzerinden konuşuyorduk. Sonra eskiden birbirinden uzun süre uzak kalan aşıkların yaptığı gibi yapıp, birbirimize aşk mektupları yazmanın ilginç olacağını düşündük. O türde bir iletişimi yitirdiğimizi fark etmek bizi şaşırttı. Sevdiğiniz birine mektup yazdığınız zaman, onunla çok farklı türden bir iletişim kurmuş oluyorsunuz. Karşınızdakinden mektup almak çok ilginç ve sevimli bir şaşkınlık hissi yaratıyor.

Angelina Jolie’nin çektiği Unbroken adlı savaş filmi, ödül sezonunda olduğumuz şu sıralarda rekabeti sona erdirecek gibi görünüyor.

Bence harika bir film yaptı. Bu büyük bir yapımdı ve film inanılmaz zorluklarla karşılaşa insan ruhunun zaferini anlatıyor. Onun filmiyle bizimkisinin arasında büyük farklar var bence. Bizim filmimiz, birbirini ailesi gibi gören askerlerin bir gününü anlatıyor. Üç buçuk yıldır Afrika’da, Fransa’da, Belçika’da beraber savaşmışlar ve şimdi de Almanya’ya gelmişler. Angelina’nın filmi ise daha farklı; onunkinin konusu, psikolojik hasar.

Az önce Angelina Jolie ile aynı zamanlarda çalışmamaya dikkat ettiğinizi söylediniz. Peki programlarınızı ayarlamayı nasıl başarıyorsunuz?

Genellikle dönüşümlü olarak çalışıyoruz. Birimiz çocuklarla kalıyorsa, sahne arkasında çalışıyor. Bu esnada diğerimiz de sahne önünde çalışmaya devam ediyor. Ancak bu sefer bu şekilde çalışmak zorunda kaldık ve tekrar böyle bir şey yapmak istemem, bunu söyleyeyim. Ama bu seferlik böyle oldu. Angelina çocukların yarısını yanına aldı, ben de diğer yarısını aldım. Arada sırada da karı koca olarak birbirimize olan görevlerimizi yerine getirmek için ziyaretler yaptık. Ancak lojistik olarak bizi çok yordu.

Bir yapımcı olarak, rol aldığınız yapımlardan farklı bir yol izliyor musunuz? Yönetmenlik yapmayı da ister misiniz?

Hayır, yönetmenlik yapmak gibi bir isteğim yok. Çok fazla zaman alıyor ve başka şeyler yapmayı hedefliyorum. Tasarım tarafından çalışabilirim belki ve o iş de en az yönetmenlik kadar zaman alacak bir şey. Yapımcılık konusundaki düşüncelerimi ise daha önce ifade etmiştim. Yılın sonunda baktığımızda, bize hitap eden ve etmeyen birçok film oldu. Sinema kültürüne bu şekilde hizmet edebilmek benim için büyük bir ayrıcalıktı ve bunu asla hafife almıyorum. Bu yüzden insanlarla paylaşmayı seçtiğim hikayelerde belirli şeylere dikkat ediyorum.

Yapımcılığın hangi yönleri hoşunuza gidiyor?

Yapımcılık yaptığınızda, parçaları birleştirme görevini üstlenmiş oluyorsunuz. Çünkü bir hikayeyi anlatmanın 100 farklı yolu var, hatta o 100 farklı yolu da 100’er farklı tarzda anlatabilirsiniz. Önemli olan hikayenin elementleri. Bu elementlerin ne olması gerektiği, nasıl bir tada sunulduğu, doğru ve yanlışları konusunda belirli fikirlerim var. Ama günün sonunda, ortaya bir şey çıkarma fırsatımız oluyor. Ben Missouri’nin güneyindeki Ozarks bölgesinde büyüdüm. Şimdi çocukluğumu düşünüyorum da, sinema filmleri sayesinde dünyayı görme şansım oldu ve ben de birileri için bunu yapabilmek istiyorum.

Şimdi eşinizle beraber By The Sea filmini çekiyorsunuz ve o artık bir yönetmen oldu. Angelina Jolie çok iyi bir yönetmen ama, sette nasıl bir patron?

Sen de biliyorsun ki Angelina bir çivi kadar sağlam ve güçlü. Bunu saklamamın bir anlamı yok. Yas tutan bir çiftin inanılmaz güzel, samimi, zarif ve Avrupai hikayesini yazdı. Bu kadar zorlu bir şey olması beni çok şaşırtıyor. Oturup onun sahneleri düzenlemesini izliyorum ve onunla çok gurur duyuyorum. Ne yaptığını çok iyi biliyor, sürecin yürümesini sağlıyor ve bu işte çok iyi. Filmde birkaç çiftin hikayesi var. İlişkisine yeni başlayan Melanie ve Melville adlı çift var. Bizim oynadığımız, 14 yıldır beraber olan çift var. Bizim çiftimiz ilişkilerinde öyle bir aşamaya gelmiş ki, ‘bir sonraki adım nedir’, ‘bu işi nasıl sürdüreceğiz’, ‘ilişkimiz nereye gidiyor’ sorularını sorup duruyorlar. Sonra da bir kafe işleten, yaşlı ve güzel bir insanla karşılaşıyorlar. Her şey bir otel odasında ve kafede geçiyor. Söylediğim gibi, oldukça zorlu bir hikaye. Onlar hayatın derin yönlerini yaşıyorlar. Hayatı deneyimlemişler, eşlerini kaybetmişler. Bu deneyim onlara bilgelik katmış, ama peşlerini de bir türlü bırakmıyor. Bence oldukça güzel bir hikaye. Çok da zarif…

Ailecek akşam yemekleri yiyor musunuz? Bize kendi çocukluğundan hatırladığın, ailecek sofrada olduğunuz bir zamanki anını anlatır mısın?

Tabii, her zaman beraber akşam yemeği yemeye çalışıyoruz. Günümüzün nasıl geçtiğini, herkesin neler hissettiğini konuşuyoruz. Herkesin geçmişinde kötü giden bir özel gün yemeği anısı vardır tabii. Belki filmimizdeki kadar kötü geçmiyordur yemekler, ama herkes böyle şeyler yaşamıştır. Ben de aileme ihanet etmeyeceğim ama, herkesin böyle bir anısı vardır.

Birbirinize yazdığınız aşk mektuplarından biraz daha bahsedebilir misiniz?

Bir dakika, onlar mektup… Bahsetmek zorunda değiliz… İçinde aşk geçiyor. (Gülüyor)

50 yaşınıza geldiğinizde ne yapmayı planlıyordunuz? “Bundan daha özgüvenli olamazdım” diyor musunuz?

Evet, hayatımı nasıl yaşamak istediğim konusunda oldukça netim. Çocuklarımdan, ailemden ve karımdan beklentilerim, benim için belirleyici bir rol oynuyor. Hiçbir zaman 5-10 yıllık planlar yapan erkeklerden olmadım. Her zaman içgüdülerimi dinledim ve içgüdülerime oldukça güvenirim. Doğru ya da yanlış olacağını düşündüğüm şeyleri fark edebilmek için bir radar geliştirdim. Benim rehberim de bu oldu.

50. yaşınızın nasıl geçtiğini biraz anlatabilir misiniz? Eşinizden 12 yaş büyük olmak size nasıl hissettiriyor?

Aslında 11 buçuk yaş büyüğüm (gülüyor). Kayıtlara doğru şekilde geçsin… Ancak olgunluk açısından aynı yaşta sayılırız. Bu iş böyle işliyor. Ancak o noktadan bakınca pek de farklı hissetmiyorum. Harika bir şey… Bunu daha önce defalarca söyledim ama şahsen bilgeliği gençliğe tercih ederim.

Bir aktör olarak ustalığınızı nasıl koruyorsunuz? Film izlemeniz gerekiyor mu?

Evet, yayınlanmadan önce filmi mutlaka izlerim. Ayrıca filmle bir bağlantı kurmak için hikayeyi okumam, o hikayeyi anlatacak olan yönetmenle görüşmem gerekir. Sonra da sıra en önemli bölüm olan hazırlık aşamasına gelir. Hazırlık aşamasında yapılanlar, iyi bir performans ile hakikaten iyi bir performans arasındaki farkı belirler. Bu yüzden de çeşitli araştırmalar yaptığım bu hazırlık zamanlarına çok önem veriyorum. Fury filminde de çok fazla araştırma yapmamız bekleniyordu. Bu da işe farklı bir boyut kazandırdı.

Aktörlük kariyerinizin ilk zamanlarından bugüne dek nasıl büyüyüp geliştiniz?

Ustalık. Zaman içinde ustalık kazanıyorsunuz. Genç aktörlerle ilgili böyle bir endişem var. Çok fazla şeyi yiyip yutuyorlar ve sonra da çok çabuk yorgun düşüyorlar. Bir ustalık geliştirecek vakitleri olmuyor. Çok zeki ve başarıya koşan çocuklar var. Ama önemli olan ustalık… Aynı zamanda filmin tonunu anlamak ve öğrenmek de gerekiyor. Çünkü film sahnelerinin bütün olayı ton zaten. Bu sahnenin tonu nedir diye düşünmek gerekiyor. Bu da bizim sürekli çözmemiz gereken bir yapboza benziyor. Ben de bu yüzden hala kameranın karşısındayım ve bu yapbozu çözüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bunlarda İlginizi Çekebilir